Derneğimizin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele programındaki önerilerinden biri “ısrarlı takip”
fiilinin ceza kanunumuzda ayrı bir suç olarak yer almasıdır.
Israrlı takip kavramı, istenmediği halde mağdura veya yakınına, fail tarafından ısrarlı biçimde ve araç,
iletişim vasıtası, söz, hareket veya hukuka aykırı herhangi bir davranışla gerçekleştirilen, hukuken
korunan bir hakkın güvenliğine kasıt içeren, korkuya neden olan, rahatsız edici veya tehditkâr
fiiller olarak tanımlanabilir.
Zamana ve ihtiyaçlara uyum sağlamak zorunda olan hukuk, şiddetin her türüne sıfır tolerans amaçlı
yeni düzenlemeler yaparak şiddet vakalarındaki artışı durdurmak ve ihlallerin önüne geçmek
durumundadır. Kanun koyucular tarafından bu bilinçle yeni düzenlemeler yapılmalıdır ve yapılır. Israrlı
takip, şiddetin yaygın ve farklı bir boyutu olarak bugün yaşadığımız bir gerçekliktir. Dolayısıyla
mağduriyetlerin giderilebilmesi ve yeni mağduriyetlerin önüne geçilebilmesi için konuya ilişkin ceza
kanunumuzda düzenleme yapılması gereği ortadadır.
Israrlı takip Türk Ceza Kanunu’nda ayrı bir suç olarak kabul edilmiş değildir. Kişinin huzur ve
sükûnunu bozma suçunun oluşumunu sağlayan diğer unsurların varlığı halinde ısrarlı takip (stalking)
fiilleri, TCK 123. Madde kapsamında, hukuka aykırı başka bir davranış içinde ele alınarak
cezalandırılabilmektedir.
“Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma” başlığını taşıyan TCK 123. Madde’de şöyle denir:
“(1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü
yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun
şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
Israrlı takip kavramı Türk Hukukuna ilk kez ve açıkça, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun ilk maddesinin birinci fıkrasında girmiştir. Söz konusu maddede şöyle
denir:
“(1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların,
çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere
yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
Bu düzenleme uyarınca ısrarlı takibe maruz kalan mağdur, kadın olsun, erkek olsun, faille arasında
aile bağı bulunsun veya bulunmasın, kanunun öngördüğü önleyici/koruyucu tedbirleri (koruma altına
alma, barınma yeri sağlama, mağdurun bulunduğu konut, okul, işyerine yaklaşmama, vb.) talep etme ve
bunlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bu kapsamda kanun gereğince mülki amir tarafından koruyucu
tedbirlere (Kanun’un 3. Maddesi) hükmedilebileceği gibi, hâkim tarafından koruyucu ve önleyici
tedbirlere (Kanun’un 4 ve 5. Maddeleri) de hükmedilebilir.
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nda görüldüğü üzere ısrarlı takip fiiline
maruz kalmış mağdurlar bakımından, diğer fiiller için öngörülen koruma ve önleme tedbirlerinin
uygulanacağı ifade edilmiş ve verilen tedbir kararlarına aykırı davrananlar hakkında uygulanacak zorlama
hapsi hükme bağlanmıştır.
Günümüzde yaşanan gelişmeler bu fiillerin ayrıca ve detaylı biçimde ele alınmasını zorunlu
kılmaktadır. Bu nedenle ısrarlı takip fiilleri üzerinde hassasiyetle durulması ve fiilin bağımsız bir suç olarak
düzenlenmesi, suç ve ceza politikası ve suçla mücadele bakımından ve bugünlerde yaşanan gelişmeler
düşünüldüğünde gerekli ve önemlidir.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda fiziksel, psikolojik şiddet ve cinsel şiddete yönelik düzenlemeler
yer almakta ve failler işledikleri fiillerin sonucunda yaptırıma maruz kalmaktadırlar. Ancak toplumsal
yaşamda zamanla şiddetin türünde değişiklikler olmakta, bunlar farklı biçimleri ile yaşamımızı
güçleştirmekte ve haklarımızı ihlal etmektedir.
CKD’nin de önerdiği şekilde, ısrarlı takip fiillerinin Türk Ceza Kanunu’nda ayrı bir suç olarak yer
almasına yönelik düzenlemelere ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından yapılan görüşmeleri olumlu bir adım
olarak değerlendirmekteyiz.
Cumhuriyet Kadınları Derneği
Genel Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan Yardımcısı
Av. Nuriye Kadan