Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu Çalıştayı Başarıyla Tamamlandı

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu Çalıştayı Başarıyla Tamamlandı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) iş birliğiyle organize edilen “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu Çalıştayı” 21 Mart Cuma günü Bilkent Otel’de başarıyla gerçekleşti. Çalıştaya, CKD ve RTÜK yetkililerinin yanı sıra, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından uzmanlar, kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin rol oynayan kitle örgütlerinden temsilciler, akademisyenler, araştırmacılar, yazarlar, yapımcılar, medyadan ve çeşitli mesleklerden profesyoneller katıldılar.

Çalıştay, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve CKD Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür’ün açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmalarda, medyanın kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kritik sorumluluğu vurgulandı.

RTÜK Başkanı Şahin, medyanın sadece içerik üretici bir araç olmadığını, aynı zamanda toplumsal bilinç oluşturmak için aktif bir katılımcı olması gerektiğine dikkat çektiği konuşmasında özetle şu ifadeleri kaydetti:

“Medya toplumun kalbinde önemli bir rol oynamaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede medyanın daha duyarlı ve sorumlu bir tutum sergilemesi zorunludur. Kadın, ailenin temel direğidir ve güçlü kadınlar güçlü toplumları inşa eder. Bu gerçeği yalnızca sözde bırakmakla yol alamayız. RTÜK sadece denetleyen değil, aynı zamanda yol gösterici ve destekleyici bir kurum olarak hareket etmeye kararlıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele ve medyada kadının doğru temsili konularında sıfır tolerans ilkesini benimsiyoruz. Kararını aldığımız 8 etik ilkemiz var ve medyada şiddeti özendiren yayınlara izin vermiyoruz. Ayrıca, gündüz kuşağı programları için belirlediğimiz yayın etik ilkeleriyle kişisel hayata saygı, millî değerlere bağlılık ve uygun dil kullanımına özen gösterilmesini istiyoruz. Medya kuruluşlarının reyting kaygısıyla değil, sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket etmelerini teşvik etmeye çalışıyoruz. Yasakları asla bir çözüm olarak görmüyoruz. Gündüz kuşağında evlilik programlarını kaldırmıştık, bu sefer yerini suç dosyalarını araştıran programlar aldı. Yasaklayınca maalesef yerine gelenler daha iyisi olmuyor. Geçtiğimiz günlerde ‘Medyada Kadın Temsili’ konulu geniş katılımlı bir çalıştay düzenledik. Amacımız, özellikle dizi filmlerde kadınların güçlü yönlerini medya içerikleriyle öne çıkarmak. Kadındır evinde oturur, kadındır susar, kadındır elinin hamuruyla erkek işine karışmaz gibi kalıplaşmış yargıları zihinlerden silmeyi ve kadının toplumsal algısını çok daha güçlü bir zemine oturtmayı hedefliyoruz. Kadına dair kalıplaşmış yargıları değiştirmek, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli bir adımdır. Aksi takdirde, eylem planları ve sloganlarla kalır, gerçek çözüm üretemeyiz. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde en baştan itibaren aile kurumunu güçlendirmek ve kadına yönelik şiddetle mücadele adına ciddi yol almış, ciddi kazanımlar elde etmiş durumda. Devletimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın ve milletimizin el ele vererek, ailemizi ve kadınlarımızı koruma konusunda daha güçlü bir seferberlik içinde olacağına eminim. Bu ve benzeri çalıştaylar bizim için son derece önemlidir. Bu çalıştaylardan elde edilecek sonuçlar, ilerleyen dönemde medyamıza doğru bir yol haritası sunacaktır.”

RTÜK Başkanı’nın ardından kürsüye gelen CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür ise konuşmasına RTÜK’e teşekkür ederek başladı. “Kadına yönelik şiddetle mücadelede bu tür destekler, her bir kadının hayatını doğrudan etkileyen bir değişim yaratır” dedi. Prof. Oygür özetle şunları söyledi:

“Projemize, İçişleri Bakanlığı’na sunularak onay alındı. Bir yıl süren hazırlıkların ardından bu çalıştayı gerçekleştiriyoruz. RTÜK çalışanlarının katkıları önemli rol oynadı. Sahaya inilerek ‘Sahte Kadın, Sahte Aile Kuşatması İstemiyoruz’ sloganlarıyla kampanya başlatıldı. Kampanya vatandaşların yoğun ilgisini çekti. Çözüm önerilerinin tartışılması için anket yaptırdık, önemli veriler elde ettik. Medyadaki şiddet imgeleri, haberlerde, gündüz kuşağındaki programlarda ve özellikle yerli dizilerde sürekli bir şekilde yer almakta. Toplum bu durumdan rahatsız. Yüzde 74, içerikleri izlediklerini belirterek, aynı zamanda rahatsız olduklarını ifade ediyor. Bu durumu devam ettirmemiz ne kadar sürdürülebilir? Toplumun talebine göre hareket etmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?”

Prof. Oygür’ün konuşmasının devamında anket sonuçlarının değerlendirildiği bir video gösterildi. Anketten çıkan çarpıcı sonuçlar şöyle ifade edildi:

  • Ankete katılanların yüzde 74’ü TV yayınlarında şiddete sık veya çok sık rastladığını söylüyor. Şiddete az veya çok rastladığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 90.
  • Kadına yönelik şiddet en çok gündüz kuşağı kadın programlarında, haberlerde ve yerli dizilerde karşımıza çıkıyor.
  • Kadına yönelik şiddet içeriklerinin “seyirci talep ettiği için yapıldığı” görüşü doğru değil. Seyircilerde bu talep genelde yok, ancak buna maruz kalma durumu var.
  • Yerli diziler kadına yönelik şiddeti hem körüklüyor hem sıradanlaştırıyor.
  • Yerli dizilerde kadının toplum içinde değer görmesi ve kadın mücadelesinin desteklenmesi önemsenmiyor. İzleyiciler yerli dizilerde kadına genellikle “aldatılan, ezik, çaresiz, yalancı, fitneci, seksi” gibi olumsuz karakterler verilerek sahte bir kadın algısı yaratıldığını düşünüyor.
  • Gündüz kuşağı kadın programları kadınlar tarafından çok izleniyor. Ama bunlar en başta, başka seçenek sunulmadığı için izleniyor.
  • Gençler, TV’de en fazla, mafya-suç dizileri izlemeyi seviyorlar. Bununla birlikte yayınlardaki kadına yönelik şiddete duyarlı gözükmüyorlar. Bu bulgu, toplumda bireyciliğin, bencilliğin, değer yargılarındaki aşınmanın gençlikten başlayarak giderek arttığına işaret ediyor.
  • Ankete katılanlar, 20-30 sene önceki dizilerin toplumsal duyarlılığa daha fazla yer verdiğini düşünüyor ve bunlara özlem duyuyor. 18-35 yaş aralığındakiler bu özlemi anlamıyor ve umursamıyor. Bu da toplumsal değerlerimizdeki giderek artan aşınmayı doğruluyor.
  • En fazla takip edilen veya üye olunan sosyal medya ağları Instagram, WhatsApp ve Youtube olarak öne çıkıyor. Instagram ve Youtube kullanımı kadınlar ve üniversite mezunlarında, Facebook kullanımı ise 50 yaş üzeri grupta, ortalamanın belirgin şekilde üstünde görünüyor.
  • Her 4 kişiden biri sosyal medya ağlarında sık veya çok sık şiddete maruz kalıyor. Sosyal medya özellikle kadınlar ve çocuklar için güvenli gözükmüyor. Yerli ve millî sosyal medya ağlarına ihtiyaç bulunuyor.

Açılış konuşmalarının ardından Çalıştay’da alt başlıklara ayrılmış masa çalışmalarına geçildi. 5 alt başlıkta ve 5 çalışma grubunda oluşan masalarda konular irdelendi. Her çalışma grubunda katılımcılara birer kolaylaştırıcı (moderatör), birer de yazman eşlik etti. Çalışma grupları 2 oturumda konularına ilişkin sorunları ve çözüm önerilerini tartıştı. Tartışmalar kayda alındı. Çalışmalarının sonunda gruplar birer ön rapor hazırladı. Çalıştay’da bu raporlar okundu. Çalışma gruplarının konu başlıkları ve hazırlanan ön raporlardaki özet görüşler şöyle ortaya kondu:

Birinci masada “Medyanın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Toplumsal Farkındalık Yaratma Görevi” çalışmasının ön raporu, masa kolaylaştırıcısı Sn. Elif Eskin tarafından okundu. Özetle şu vurgular yapıldı:

“Ders kitapları her alanda kadın-erkek eşitliğini, çocuk yaştan bilinçlere yerleştirecek biçimde yeniden gözden geçirilmelidir. Çocuklara ilişkin TV yapımlarında içeriklerin kadın erkek eşitliği bilincini artıracak şekilde düzenlenmesi özendirilmelidir. Okullarda müfredata medya okuryazarlığı dersleri konmalıdır. Özellikle habercilik dilinin değişmesi konusunda, kamuda ve özelde habercilere düzenli meslek içi eğitim verilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Şiddet haberlerinde daha duyarlı bir dil ve sembolik görsel kullanımı, şiddeti estetize etmeden, mağdurun güçlü çıktığı hikâyeler veya şiddeti önlemeye yönelik çözüm önerileri öne çıkarılmalıdır. Şiddetin toplumsal bir sorun olduğu bilinciyle, kadın-erkek çelişkisi içerisinde değil, ‘insan’ diye sunularak ve algılatılarak insanlığa özendirilmesi sağlanmalıdır.”

İkinci masada “Toplumun Medyada Kadına Yönelik Şiddet Algısı” çalışmasının ön raporu, masa kolaylaştırıcısı Sn. Meltem Ayvalı tarafından okundu. Özetle şu vurgular yapıldı:

“Şiddet sorunu bireysel değil, sistemsel ve toplumsal bir sorundur. Kadına yönelik şiddetle mücadele de sistemsel değişiklikleri kapsamak zorundadır. Özellikle medya bağlamında bakıldığında, özel kâr amacının mesleki ve toplumsal sorumlulukların önüne kolayca geçtiği gerçeği acı biçimde kendini göstermektedir. Sabah gündüz kuşağından akşam dizilere kadar, gün boyu kadına yönelik şiddetin ekranlardan pompalanması şiddeti normalleştirmekte ve sıradanlaştırmaktadır. Bu durum, farkındalık yaratmaktan daha çok toplumun duyarsızlaşması sonucunu, kanıksamayı doğurmaktadır. Bununla birlikte dünyanın, sürekli şiddete maruz kalınan kötü bir yer olduğu algısını pekiştirmektedir.”

Üçüncü masada “RTÜK’ün Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeledeki Görev ve Sorumlulukları Çerçevesindeki Mevzuatı” çalışmasının ön raporu, masa kolaylaştırıcısı Sn. Nuriye Kadan tarafından okundu. Özetle şu vurgular yapıldı:

“Kamu spotlarının dizi ve program içine yerleştirilmesi, olay örgülerinde yer almasının teşvik edilmesi, medya kuruluşlarına kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili zorunlu eğitim verilmesi ve bu yönde kılavuz oluşturulması değerlendirildi. Kanunda belirtilen yaptırımların uygulanmasının takibi ve aynı ihlalin tekrarlanması halinde artırıcı yaptırımın uygulanmasından kaçınılmaması önerildi. Verilen cezaların sonucunda özür dileme metninin günün değişik saatlerinde birden fazla kez zorunlu olarak yayınlanması önerildi. Yeni medya denilen video paylaşım platformlarının düzenlenmeye ve denetlenmeye ihtiyacı olduğu değerlendirildi. Medyadaki olumsuz içeriklere ilişkin Meclis araştırma komisyonu kurulması; komisyona farklı paydaşların katılımı sağlanarak öneri ve görüşlerinin alınması; yasal düzenleme için alt yapı oluşturulması önerildi. Medya okuryazarlığı eğitimlerinin ve farkındalık çalışmalarının artırılması konuşuldu. Toplumsal kültürümüzü ve değerlerimizi yükselten ve işleyen yapımlara mali teşviklerin artırılması önerildi.”

Dördüncü masada “Televizyon Programlarında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye Katkı Verilmesinin Sağlanması” çalışmasının ön raporu, masa kolaylaştırıcısı Sn. Zeynep Ses tarafından okundu. Özetle şu vurgular yapıldı:

“Televizyon programlarında kadına yönelik şiddetle mücadeleye katkı vermek amacıyla, en çok izlenen zaman dilimlerinde günlük hayatı ajite eden, kaos dolu yayınlardan kaçınılmalıdır. Bunların yerine örneğin eğitim, sağlık gibi konularda, kapsamlı içeriklere, dilimizi iyi kullanan sunucular tarafından sunulan programlara ihtiyaç vardır. Medya büyük güçtür, toplumu şekillendirmede etkisi önemlidir. Kadının ev içi emeğine değer verilmediği için üretim yapabilme gücü gözden kaçmaktadır. Kadınlara sadece evde değil, her alanda üretime katılabilecekleri konusunda onları cesaretlendirici yayınlar yapılmalıdır.”

Beşinci ve son masada “Gençliğimizin Aile Kurumuna ve Kadın Sorunlarına Bakışında Medyanın Rolü” çalışmasının ön raporu, masa kolaylaştırıcısı Sn. Aysan Canver tarafından okundu. Özetle şu vurgular yapıldı:

“Gençlik, dış etkilere en açık olunan, kimlik kazanım sürecinin yaşandığı bir dönemdir. Dijital medyada geleneksel aile toplumuna yönelik saldırılar artmış, gençler rol modellerini yeni medya platformlarından bulmaya başlamışlardır. Çocukları ve gençleri korumak için ebeveyn kontrolü ve çocuk profili uygulamalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Medyada gençlerin karakterlerine uygun rol modeller sunulmalıdır. Medya tekelleri gençlerin kültürel değerlerine zarar vermektedir. Devlet denetimle yetinmemelidir, yol açıcı, inisiyatif yüklenici, ön alıcı olmalıdır. Medyada milli anlatış eksikliği giderilmelidir. Dijital medyada denetimsizlik had safhadadır. Buradaki içerikler sokaktaymış kadar başıboştur. Medya toplumsal dayanışmanın ve ortak değerlerin öğrenilebileceği içeriklerle desteklenmelidir.”

Ön raporlar ve tartışma/çalışma kayıtları ışığında hazırlanacak Çalıştay Kesin Raporu önümüzdeki günlerde yazılmak ve kamuoyuyla paylaşılmak üzere Çalıştay tamamlanmış oldu.

Cumhuriyet Kadınları Derneği

Facebook
Twitter
WhatsApp