Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) 29 Ekim Cumhuriyet’in 97. Yıl dönümü dolayısıyla paylaştığı basın bülteninde, “Dünya tarihi, 20. Yüzyıl’ın başında ‘kapitalizmden emperyalizme geçen Hıristiyan Batıya karşı’ kazanılmış 3 zaferden söz ederken, 1917 Bolşevik Devrimi ve 1919 Çin’in Kuomintang Devrimi’nin ardına, “1920 Türk Devrimi”ni koyar. Bizler, tarih bilinciyle ufukta görmekteyiz ki dünya emperyalizm kuşatmasını, bugün aynı coğrafyalardan yeniden yükselen başkaldırıyla, tarihe gömmeye hazırlanmakta. Ve inancımız tamdır ki 97 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti, tarihteki rolünü yine aynı başarıyla tekrar gerçekleştirecektir. İlelebet yayaşacak Cumhuriyetimizin 97 yılı kutlu olsun” denildi.
CKD Genel Merkezi’nden bugün (29 Ekim 2020) yapılan yazılı açıklamada, Ulu Önder Atatürk’ün, 9 Mayıs 1935’te Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4. Büyük Kurultayı’nı açarken, “Türk Genel Devrimi”nin ilk 16 yılını, şu kısa ve öz sözlerle özetlediği ifade edilerek; şöyle devam edildi:
“Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk Genel Devrimi’nin bir kısa deyimi…”
Büyük aydınımız Attila İlhan, işte bu ‘Türk Genel Devrimi’nin gerçekleştirdiği ‘mucizeyi’, gözümüzde yeniden aydınlattığında gördük ki ‘uçurumun kenarında’, yıkıntılar içindeki bir ülkeden direnişle, savaşla zafere zuhur eden gerçek kuvvet, Samsun’dan başlayan bir ‘Anadolu Devrimi’ idi. Anadolu Devrimi ise bütün bir dünya tarihi içinde, ‘mazlum milletlerin zalimlere karşı kazandığı zaferlerin en önemlilerinden biri’ydi. Çünkü tarih, 20. Yüzyıl’ın başında ‘kapitalizmden emperyalizme geçen Hıristiyan Batıya karşı’ kazanılmış 3 zaferden söz ederken, 1917 Bolşevik Devrimi ve 1919 Çin’in Kuomintang Devrimi’nin ardına ‘1920 Türk Devrimi’ni koymakta.
Atilla İlhan bu bakışla bize, Türk Ulusuna önderlik eden Mustafa Kemal Paşa’nın tarihteki öneminin, ‘yalnızca bir kurtuluş savaşı lideri olmaktan çok daha fazlası olduğunu’ görmemizi sağlamıştır. Ona göre, önderimizle birlikte bütün bir ulus olarak, ‘tarihin daima şeref kürsüsünde olmak için, bu kadarı bile yeter…”
Cumhuriyet millet iradesidir
Hindistan’dan Afrika’ya kadar bütün bir İslam coğrafyasında, pek çok mazlum ülke devrimine örnek olan Türk Devrimi’nde ise Cumhuriyet’in temeli “millet iradesi”nden ilk kez 22 Haziran 1919‘da Amasya Genelgesi ile söz edildiği kaydedilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
23 Nisan 1920’de, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açılmış; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ şiarıyla yetkisini halktan almıştır. Kurtuluş Savaşımız, TBMM’den yönetilmiş; Türk Ulusu, vatanını erkeğiyle-kadınıyla savunmuş; ulusumuzun ‘200 yıllık makûs kaderi’ ni çizen emperyalizm, böylelikle yenilmiştir. 29 Ekim 1923 günü devletimizin adı ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’, yönetim şekli ‘Cumhuriyet’ olarak ilan edilmiştir. Çünkü Cumhuriyet, Atatürk’ün deyimleriyle, ‘erdeme dayanan bir yönetim’ ve ‘demokrasi ilkesinin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi’ idi. 13 ekim 1923’te Başkent ilan edilen Ankara ise tarihinde 2 kez (ilki 14. Yüzyılda bugünkü demokrasi kavramına benzer bir yönetimle idare edilen Ahi Devleti) Cumhuriyet ile böylece buluşmuş ve Atatürk ilke ve devrimlerinin de başkenti olmuştu…”
Cumhuriyet kadınların omuzlarında yükselecek
Cumhuriyet Kadınlarının, tarihi daima Ulu Önder Atatürk’ün deyişiyle, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır” sözleriyle tartarak okudukları kaydedilen açıklamada, ayrıca şunlar vurgulandı:
“Bugün gaflet ve sapkınlıkla Cumhuriyetimizin tarihsel gerçeklerini çarpıtmaya, milli değer ve kahramanlarımızı küçültmeye çalışan tarihçileri de böylelikle gerçek tarihçilerden seçip ayırmaktayız. Bu bilinçle görmekteyiz ki dünya emperyalizm kuşatmasını, aynı coğrafyalardan yükselen başkaldırıyla, tarihe gömmeye hazırlanmakta. Ve aynı bilinç bizlere zafere ulaşmak için görev ve sorumluluklar vermekte.
Türk Kadınının Milli Mücadele’deki kahramanlığını ve fedakârlığını tüm dünya bilmektedir. Atatürk, bunu bizlere ‘Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez’ sözleriyle teslim ederken, bu sözlerin gelecek kuşaklara yüklediği sorumluluğu da vermiştir.
İşte Cumhuriyet Kadınları olarak bizler, Cumhuriyetimizin bugün de 100 yıl önce olduğu gibi, Güneydoğumuzdan Doğu Akdeniz’e; Kıbrıs’tan Batı Trakya’ya; Karadeniz’den Kafkaslara kadar Türkiye’yi kuşatmaya dönük tüm cephelere, yeniden Kuvayi Milliye ruhunu taşıyacağız. Cumhuriyetimizin, Atatürk ilke ve devrimlerimizin yılmaz savunucuları olduğunuzu dünyaya yeniden göstereceğiz.
İşte göstermekteyiz… 100 yıl önce ‘Kara Vatanımız’ Anadolu için savaştık; bugün ‘Mavi Vatanımız’ için cephedeyiz. ‘Misak-ı Millimiz Mavi Vatan, Kuvayi Milliyemiz Donanmamızdır” diyerek, geleceğimiz için Cumhuriyetimiz’in de Mavi Vatanımızın da vazgeçilmez olduğunu ulusumuzun bilincine yayıyoruz. Cumhuriyetimizin 97. yılında, 10. Yıl Marşı’nın söyleyen atalarımızla aynı ruhla, aynı sözleri yüreğimize yazıyoruz:
Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!”