ÇİFTÇİ KADINLAR ZİRVESİ

ÇİFTÇİ KADINLAR ZİRVESİ

GÜÇ BİZDE, ÇÖZÜM ÜRETİMDE!

Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin başlattığı Üretim ve İstihdamda Kadın Zirvelerinin sonuncusu “Çiftçi Kadınlar Zirvesi” Antalya’da yüzlerce çiftçi kadını bir araya getirdi. Zirveyi CKD Kepez Özgürlük ve Konyaaltı şubeleri düzenledi.  Antalya’nın farklı ilçelerinden gelen kadınlar salonlara sığmadı. Sosyal güvenceden girdi maliyetlerine, topraktan pazara üretimde yaşanan sorunları ve talepleri tek tek masaya yatırıldı. Zirvenin ardından çözüme yönelik talepler, CKD Genel Merkezi tarafından rapora dönüştürüldü.

HABER : Devrim Aşkın Karasoy- Hanife Yalçın

Tarlasını bahçesini, koyununu keçisini, ineğini buzağını, kovandaki arısını, evlerinde eşlerini bırakıp rengarenk fistanları, yazmaları ile, kır çiçekleri gibi, bir üretim ordusu yola koyuldu. “Güç bizde, çözüm üretimde” dediler. Bu zirvede söz, üretimin bel kemiği, toprağın emekçisi, çiftçi kadınlarındı.

Bire bin veren toprağın, bire bin veren bilge kadınları… Tarımsal üretimde Türkiye’nin yükünün yarısı onların sırtında.

Kimi şiirle kimi kendi öyküsü ile en yalın dilde, derdini de, dermanını da dile getirdi.

Antalya Tarım Konseyi, Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı ve Ulusal Strateji Merkezi  ve TOBB Kadın Girişimciler Kurulu zirveyi destekledi.  Kentin tüm ilçelerinden gelen toprağın emekçisi kadınlar Büyükşehir Belediyesi Eğitim salonuna sığmadı.

Az toprakta çok üreten tarımın başkentinden, Türkiye’de toprağa emek veren tüm üretenlerin haklı ve ertelenemez talepleri dile geldi. Çözüme ışık tutuldu.

CKD Kepez Özgürlük Şube Başkanı Mutlugün Özturan açış konuşmasından zirve hazırlık çalışmalarında sahada gözlemledikleri sorunları dile getirdi.  Kadınların öncelikli talebinin sosyal güvence olduğunu aktardı. Kadın çiftçilerin hak ettiği sosyal güvence bedelinin devlet tarafından ödenmesi gerektiğini söyledi.

CKD Konyaaltı Şube Başkanı Fatma Özdemir ise çiftçi kadınların tüm zorlukların üstesinden gelecek şekilde güçelrini üretimden aldıklarını ifade etti.” Bizler çiftçimizin yanında olacağız, sorunlar çözülene kadar yetkililere aktarmaya devam edeceğiz.”diye konuştu.  

MERALARI AÇ!

Bereketli toprakların, alimlerin yurdu Elmalı’dan gelen çiftçi Ayşe Kocabaş  aynı zamanda bir halk şairi. Kendisi gibi üreten yüz binlerce kadın çiftçi adına diyecekleri vardı:  “Annem, babam göçebeydi ben evleninceye kadar göçebelik yaptım. Hem koyunumuz hem keçimiz vardı. 7 yaşından beri hayvanlarla haşır-neşirim . Orman arazileri çevrilince köylü büyükbaşa döndü. Hayvancılık pahalı diyorlar. Yem olmuş 400 tl, kışa 500 tl olacak. % 30 sütü ucuzlattık, büyükbaşı indirdik diyorlar, iyi hoşta yem ücretinide indir, mazotuda indir, çiftçiye ucuz ver , köylüye de ucuz ver. Köyler orman arazilerine çevrilmesin. Meraları aç ! Millet yapsın ! Kredilerle borca sürüklenip. Hayvanlarımızı ucuza satmak zorunda kalıyoruz. Hayvanlarımız yem ücretinden kendini yedi  bitirdi. Kooperatif kuruldu paramızı 3 ayda veriyor , süt ve et parası bankada aracılarda kalıyor. Tezgahlarda pahalıya satılıyor. Köylülerden ucuza alınıyor. Köylü bitiriliyor. iflasa sürükleniyoruz, toprak satmak istemiyoruz. Malın geviş getirmesinden biliriz nasıl hasta olduğunu. Biz üretmeyi, beslemeyi iyi biliriz. Tüm Türkiye’yi doyururuz. Yeter ki elimizden tutulsun.  Kendi mezhabalarımızı kuralım, insanlar alırken ucuza alsın, köylüyede kazanç bırakılsın. O zaman herkes yapar. Biz yırtıyoruz toprakları vatanımız için milletimiz için.”

Esinini bölge ozanlarından alan halk şairi Ayşe Kocabaş bir de başı dik şiir yazmıştır, emperyalist sömürgeci batıyı yerden yere vurmuştur;

Duymadın mı Avrupa Türk’ün şanını,

Çanakkale’de yazdırdık bu destanı,

Kan ile suladık Vatan toprağını,

Güneş battı ay doğdu şehit kanına,

Vatan dedik bayrak dedik can verdik uğruna,

Kardeşim diyemem yoluma pusu kurana

kardeşim diyemem askere kurşun sıkana

Senin askerin paralı, benimki Vatan sevdalı

Korkmuyoruz, korkmuyoruz ezeriz dağda yılanı,

Düşmanlarım pusudayken  vermem hiçbir aman

Türk Askeri güçlüdür, yılmaz hiç bir zaman,

her zorluğu yener, yener göğsündeki şeref ile şan 

Korkmuyorum ölümden vatan için inan

Şehidimin kefeni al yıldızlı bayraktan 

Hangi yöne baksam sen oradaydın, 

hem gökyüzünde hem karadaydın

Ne analar gördüm yanıp kavrulan, ne babalar gördüm külü savrulan,

Fermandır yazılan oğul geç kalma sen

Utanın küheylana yem vurmaktan

Yorulmam dinlenmem atam, yolunda koşmaktan

Ar ederim evladımı, Avrupaya borçlu doğurmaktan

Çöktü üzerimize düşmanımıza namağrem eli

Avrupa kaynatıyor kazan, hain sayıyorum düzen bozan.

Ayşe Kocabaş- Gönül Çil

KADIN GÜÇLÜ OLURSA VATANIN SIRTI YERE GELMEZ

Zirve’ye Mersin’den katılan Torosların bilgesi Gönül Çil, kadınların  kendi güçlerinin bilincinde olmaları gerektiğini, kazançlarını ellerine almanın yolunun ise kooperatifçilikten geçtiğini  söyledi.

Çil şöyle konuştu: “Her biriniz Ziraat mühendisisiniz. Bir gölet hayalim vardı o hayal için 35 kere Ankara yollarını aşındırdım. Şimdi o gölet sayesinde tonlarca meyve üretiliyor.  Kadınlar çalışıyor ama bir eksikle: Ürettiklerinizi satacak kooperatifleri yok. Kadın ve erkek fark etmez. Ekonominin yarısı senin. Sen güçlü olursan ailende güçlü, sen güçlü olursan vatanın sırtı yere gelmez. Toprakta olanı toprağa vermemiz gerek. Çürüyen, fosa sebze ve meyve artıkları ile Antalya’ nın gübre ihtiyacını karşılarız. Ekonomi olmazsa hiç bir şey olmaz. Şimdilerde duyuyoruz bu dere kurumuş, konya ovasında obruk oluşmuş . peki neden ? Çünkü insanlık olarak yer altı sularıyla oynadık. Amerika Pkkyı neden destekliyor ? Çünkü senin Fırat ile Dicle’ nin suyunu istiyor.  Üç değerli kaynağımız var su, toprak ve güneş diğerleri perdenin vitrini . Bizler kadınlar olarak suyumuzu vermeyeceğiz .

TEK KURTULUŞUMUZ:TARIM

Finike’den gelen Dilek Geyikçi, 2018 yılından beri yaş sebze meyve yetiştiriyor ve tarımla  toprakla uğraşmayı  herkese  öneriyor. “Tüm üretenleri sorunu ortak.  İşçi sorunu, girdi maliyetleri, içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar. Kadınlarımız dertli, çiftçilerimiz dertli. Bu şartlar altında çocuklarımıza üretimi , tarımı sevdiremedik. Onlara: ‘gidin, okuyun doktor olun, mühendis olun, öğretmen olun kurtulun’ dedik. Köylerimiz boşaldı, üretim boşlandı. 2020 pandemiyle beraber tüm dünyayı içine aldı, hapsolduk, her şey durdu, hayat durdu ama üretim ve tüketim devam etti. Üretmenin ne kadar değerli olduğunu anladık. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde olduğu gibi bizim tek kurtuluşumuz tarımdan geçiyor. Yaptığımız işleri bilinçli yapalım, araştıralım. Onunla beraber ürettiğimizi doğal olarak nasıl koruyabiliriz düşünelim”.

Dilek Geyikçi

 KADINLARIN EN İYİ ÖRGÜTLENME ZEMİNİ, KOOPERATİFLER

Zirvede Kooperatif temsilcileri de üretimlerine değer katan çalışma deneyimlerini anlattı. Döşemealtı’nda Antalya Köy Pazarı Kooperatifi Başkanlığını yürüten İkbal Girmen onlardan biri.

“Evimizde ürettiğimiz ürünleri pazarda bir ekonomik değere dönüştürmeye çalışıyorduk. Sonrasında görüldü ki bireysel olarak ürettiğimiz ürünlerin hiçbir değeri yok. Bizde bu pazarda kilo bazında satmaya çalışıyoruz. Ama geriye dönüşü çok az oluyordu. Bu yüzden bir kooperatif çatısı altında birleşmeye karar verdik. Ürünlerimize marka değeri kazandırdık ve daha sonrasında da kurumlar karşısında desteklerimizi ve teşviklerimizi aldık. Şu anda da sürdürülebirliğimizi arttırmaya çabalıyoruz. Kooperatifçilik kadın çiftçiler için uygun bir zemindir.”

İkbal Girmen

TARIMI HOR GÖREN, GIDAYI ZOR GÖRÜR!

Yüzlerce kadının katıldığı Tarım Zirvesinin tek erkek konuşmacısı Kumlucalı Yüksek Ziraat Mühendisi  Ahmet Dumanoğlu  kısa ve öz ifadelerle şu sorunlara dikkat çekti:

“Türkiye’ nin her yerinde hayvancılık yapılıyor. Zamanla hayvancılık küçülerek, eti ithal eder durumuna düştük. Yemimizi bir doğadan elde ederdik, bizim meralarımız vardı, meralarımızda otlatırdık ama gün geldi her taraf tel örgülerle örüldü hayvanlarımız ormanlarda otlanamaz oldu. Ormancılığıda, hayvancılığıda kaybettik. Doğal yollarla bulduğumuz yemi kaybettik. Maliyetler arttı. Eti ithal etmeye başladık. 

Son günlerde tarımıda kaybetmek üzereyiz, yağışların azalması, girdi maliyetlerinin artması, buğday üretimimizi azaltıyor, göç sebepleriyle de tarım alanları daralıyor. Koşullar bize gösteriyor demir ve beton yenmiyor, tarımımıza sahip çıkalım. Tarımı hor gören, gıdayı zor görür “

Ahmet Dumanoğlu

Halıcılık ve tarımın birbirine yaslanarak sürdüğü Döşemealtı Kovanlık Köyünde tarım da, halıcılık ta bir avuç insanın gayretine kaldı. Halı Dokumacısı  Ayşe Akbaba, yüzyıllarca  toprakla halıyı aynı anda işleyen köylülerin çaresizlikten kente göç ettiğini anlatıyor.

“Ne gübremize, ne de mazotumuza yetişebiliyoruz. Çiftçi ne yapsın. Köyümüzden de su elimizden alınmaya çalışıyor. O da giderse köyümüz temelli boşalacak.”

Ayşe Akbaba

Hayvancılıkla uğraşan Yörük Köyü Akkoçlu kadınların öyküsünü ise Fatma Partal anlatttı. Söze mani ile girdi;

“Çadırdandır evleri/yayılır develeri/aslımızı sorarsanız: Sarıkeçili Yörükleri . Çobanları anlatmak istiyorum. Tatilleri yok, çay saatleri yok, hafta sonları yok, sekiz kahvesi yok ve hiç bir güvenceleri yok. Sigorta yapılaz mı, yapılabilir. Ekin ekiyoruz, yağmur yağarsa suyun altında kalıyor, yağmazsa kuraklıktan ölüyor. Çobanların 100 keçisi varsa yıllık 20 tanesini canavar (kurt) yiyor. Büyükbaş, küçükbaş, arpa, buğday, kuru var. Yem-gübre-mazot! Beş tane istemiyoz kardeşim üç tane istiyoz. Destek istiyoz “

ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE DOĞRUDAN ULAŞAN SİSTEM OLMALI

Kadın Çiftçiler yarışmasının birincisi Elmalı Zümrütovalı Ayşe Çoban üretenlerin sorunlarını madde madde sıralıyor.  

“Maliyetlerimiz arttı. Bir çuval gübre olmuş bin lira, buğdaya, arpaya gübre vermeden olmuyor. iklim koşullarına göre sulamak zorunda kalıyoruz, elektrik ve mazot aldı başını gitti. Buğdayın ithal edilmesini istemiyoruz. Ülkemizde ürettiklerimiz değerinde satılsın ve maliyetlerimiz düşürülsün. Çiftçiye mazotta vergi kaldırılsın . Zenginin yatında domates mi yetiştiriliyor, biber mi, patlıcan mı ya da meyve mi ? Zengin yatında vergisiz keyif çatarken, neden çiftçiler sömürülüyor. Elmacılıkta da  sorunlar aynı; ilaç, gübre, işçilik, nakliye maliyetleri vs. Geçen sene sandığın tanesini 7 liraya  alırken şimdi 20 liraya alıyoruz. Buzhane ücreti kg başına 1300 lira . Elde var sıfır. Zarara uğruyoruz. Keşke doğrudan üreticiden, tüketiciye ulaşan bir sistem olsa . Hem üretici hem tüketici kazansa. Çiftçi kadınlarımızın sosyal güvencesi olsun istiyoruz. Köylü tüccarın , komisyoncunun kölesi olmuş durumda! Bu düzen değişmeli.”

Ayşe Çoban

HAYVANIN ÜÇ MEMESİ MALİYETE GİDİYOR, BİZE BİRİ KALIYOR

Kovanlık köyünde hayvancılıkla uğraşan  Zeynep Altun’un betimlemesi üreten kadınların  bilgeliğini bir kez daha ortaya koyuyor.  

 “Hayvanın dört memesi var. Biri yeme gidiyor, biri buzağı emiyor, biri veterinere gidiyor. Kalanı kör olmassa bana kalıyor. Kör olursa eğer kesime gidiyor. Ben malımı 70 liraya kesime veriyorsam, siz onu 170 ‘ e alıyorsunuz. Sütümüz çok azaldı. Sütümüzü değerlendirmek istiyoruz. Hayvancılığımıza ve kendi peynirimizi üretmede yardım istiyoruz. “

Zeynep Altun

Elmalılı Kamile Kıvrak ise  şöyle konuştu:

“Bizim oralarda su sorunu var. 250 adet keçim var ve ellerimle sağıyorum, peynir yapıyorum ve satılmasını istiyorum. Girdi maliyetlerinden pahalı. Seracılıkta kullandığımız suya artık gücümüz yetmiyor.  Biz kadınlar  tıpkı 15 temmuzdaki gibi bir araya gelirsek, bu sorunları çözeriz.”

Kamile Kıvrak

ÜRETEN KADININ KURTULUŞU DEVLETÇİLİKTE

Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür,

“Üretim Seferberliğinin önünü açan çiftçi kadınlarımızın bilincinden etkilendik.  Antalya’ da ki kadınlarımız zincirlerini çoktan kırmış. Karanlığın dibinde hiçbir kadın yok ” diye konuştu. CKD Antalya Şubelerinin Kadın Çiftçi komitesi kuracağını duyurdu. Oygür şöyle konuştu:

”Atatürk’ ün devletçilik programına geri dönmek mecburiyetindeyiz. Öncelikle nerede ne yetiştireceğim ? Hangi süreyle, nasıl yetiştireceğim, bu yetiştirdiğim için kaç kişiyi eğiteceğim? Hepsini planlayacağız. Küresel sermayenin baskısı yüzünden  ‘tarım bize pahalıya geliyor ‘ denilerek, köylerden şehirlere kadınımız göçe zorlandı. Şuan kırsaldaki çiftçi kadınlarımızın %94′ ü kayıtsız, % 77′ si ücret alamıyor. Tohumu eken, fideyi diken, hasadı yapan, depolayan ve artık hal’ e götüren kadındır. Toprağın her aşamasında kadını görüyoruz. Çiftçi kadınlarımız sayılacak, emekli olacak. Çiftçi kadınlar bu kaderi değiştirecek. Devletçilik ilkesi yeniden hayata geçecek.”  

ÜRETİCİLER MECLİSE!

USMER Genel Sekreteri Dr. Duygu Yeniay Üsküplü üretenlerin yönetenler olması gerektiğini vurguladı. Antalya’nın üretimdeki öncü rolüne değinen Üsküplü şöyle konuştu: “Tarım sektöründe Antalyalı üretici olmadan karar alınamaz, politika yapılamaz. Cumhuriyet Devriminin ”Köylü Milletin Efendisidir”anlayışı terk edilmiştir. Küreselciler tarım köylüye bırakılmayacak kadar önemli bir alandır diye söylüyorlar. Bizler bu zihniyetle mücadele edeceğiz. Üreticinin sesi meclise ulaşamaz olmuş durumda. Çünkü meclise gitmenin yolu ne yazık ki tarlalardan, fabrikalardan değil İngilterelerden, Amerikalardan geçiyor. Cumhuriyet Devrimini hedef alanlara, küreselleşmecilere, sıcak para komisyoncularına ‘Tarım’ serbest piyasacıların insafına bırakılamayacak kadar önemli bir alandır. Bu alanda devletçilik, kamuculuk, tarladaki çiftçimiz, evdeki kadınımız olmadan karar vermek mümkün değildir. Devlet politikalarına müdahale etmek için üreticilerin meclise girmesi şarttır. Alınteriyle, şehit kanıyla sulanan toprağımız çok bereketli, Anadolunun kadını binlerce yıldır burada buğday yetiştiriyor. Dünyayı doyuran Anadolu kadını görev başında.”

Duygu Yeniay Üsküplü

Türkiye Odalar Borsalar Birliği Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu, “her kadın kendi hikayesinin kahramanıdır. Kadın Çiftçilerimizin projeler kapsamında sorunlarını belediyeler aracılığı ile bizlere iletmelerini istiyoruz. Bizler gökten inmedik. Zor koşullarda problemlerin çözümünde yanınızdayız. Üretimin daraldığının farkındayız, maliyetler arttı.  Kadın kendi sorununa sahip çıkmalıdır ve kadın kadının yurdu olmalıdır”diye konuştu.  

Serap Kocaoğlu

Antalya Tarım Konseyi Genel Sekreteri Gonca Ertok ise üretimde karşı karşıya kalınan sorunları sıraladı. Kırsal kalkınmanın önündeki en büyük engelin göç olduğunu söyledi.Göçün önlenmesi için ise sağlık ocaklarının yeniden kurulması ve taşımalı sistemlerin yeniden yürürlüğe girmesi gibi zorunluluklara işaret etti.

Gonca Ertok

Girdi Maliyetleri sorununu da irdeleyen Ertok, köy yaşantısına yeniden itibar kazandırılmasının zorunluluğuna işaret etti. Kadının sosyal güvenlik sorununa çözüm olarak kırsalda aile reisinin kadın olarak tanımlanması ve sosyal güvenliğin kadın üzerinden verilmesi görüşünü aktardı.

Facebook
Twitter
WhatsApp