YÖNETİM KURULU ÜYEMİZ HACER ÖZTÜRK YAZDI: DEVRİMİN ÜÇ YASASI

YÖNETİM KURULU ÜYEMİZ HACER ÖZTÜRK YAZDI: DEVRİMİN ÜÇ YASASI

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan devrimlerin üçü T.B.M.M ’nin 3 Mart 1924 günlü oturumunda, oybirliğiyle kabul edilen üç yasayla yürürlüğe girmiştir.
Bunlar:
1. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği yasası),
2. Halifeliğin Kaldırılması,
3. Şer’iye ve Evkaf ve Erkan-ı harbiye-i Umumiye Vekâlet’inin Kaldırılmasına Dair Kanun.

1.Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği yasası) Osmanlı Döneminde üç türlü eğitim vardı.
• Medreseler,
• Yabancı Mektepleri,
• Tanzimat Mektepleri

Eğitim Birliğinin olmayışının yol açtığı, birbirine yabancılaşmış üç tür insan yerine; hepsi aynı akılcı-bilimse eğitim- öğretimle donanmış yurttaşlardan oluşan bir ulus oluşturmayı amaçlıyordu.
Atatürk, 16 Temmuz 1921’de Ankara’da toplanan maarif Kongresi’ni açış söylevinde:
“Şimdiye dek uygulanan eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli bir amil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli eğitim programında bahsederken eski devrim hurafelerden ve fikri vasıflarımızla hiçbir ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, Doğudan ve Batıdan gelebilen bütün tesirlerden tümüyle uzak, milli seciye ve tarihimize uygun bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın bütünüyle gelişmesi ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir. Gelişi güzel yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar edebilir”. Tevfik Fikret’in bir şiirinde ile getirdiği şu belirlemeyi yinelemekte ve “ Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demektedir.

2. Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Dışına Çıkmasına dair kanun.

Aynı gün içerisinde (3 Mart 1924) yapılan ikinci düzenleme ise, halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye Toprakları dışına çıkmamasına ilişkin bulunmaktadır. Kanun gerekçesi şöyle başlamaktadır:
“Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde hilafet makamının varlığı Türkiye’yi iç ve dış politika alanında iki başlı olmaktan kurtaramadı. Bağımsızlığında ve milli yaşamında ortaklık kabul etmeyen Türkiye’nin, görünüşte olduğu kadar, üstü kapalı şekilde bile ikiliğe tahammülü yoktur.”

Saltanatın 1 Kasım 1922 kaldırılmış olmasına karşın, halifeliğin iki yıl sonra kaldırılmasının nedeni, o günlerin koşulları ve özellikle de T.B.M.M. içindeki muhalefetin tutumu ile ilgili idi.
Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, halifeliği “ sultanı tanrılaştıran sistem” olarak tanımlamıştır. Sultana- padişaha” dinsel dokunulmazlık” kazandıran halifelik kavramı olmadığı gibi hiçbir kutsal yönü yoktur. Hz. Muhammet sonrası İslam tarihi halifelik savaşlarının, hilafet entrikalarının tarihidir.
Halifeliğin tarih içinde Müslümanlara ve Türklere neredeyse hiçbir yararı olmamıştır:
Ulema sınıfı İslamiyet’i ihtiraslarına alet etti. Gerçek anlamını kaybeden halifelik din ve devlet için bir gerileme nedeni oldu.
Emperyalist Batı, İslam dünyasını halifelik kaldırıldıktan sonra değil, halifeliğin “en güçlü olduğu” dönemlerde daha çok sömürmüştür.
Halifelik, Birinci dünya Savaşı’nda Müslüman Arapların Osmanlı’yı arkadan vurmasına engel olmamıştır.
Son halife-padişah Vahdettin, Türk ulusunun ölüm kalım savaşında Hristiyan isyancı İngilizlerin, Yunanlıların yanında olmuştur. Sakarya’ya kadar gelen Yunan ordusunun hilafet ordusu olduğuna dair beyannameler yayınlanmıştır.
Anayasasında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir,” denilen bir hukuk devletinde “ Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olma iddiasındaki bir hilafetin “egemenliğin” önündeki en büyük “kayıt ve şart” olacağına şüphe yoktur.

3. Şer’iye ve Evkaf ve Erkan-ı harbiye-i Umumiye vekâletlerinin kaldırılmasına Dair kanun;3 Mart 1924 tarihinde T.B.M.M.’ nde görülmüş ve adı geçen vekaletler (bakanlıklar) kaldırılmıştır.

Kurtuluş Savaşı sırasında, şeriatçı cephenin kendi halkına silah çekmesi sonunda laiklik, bir savaş ilkesi olarak varlığını kazanmıştır. Dinin ve ordunun siyasetle ilgilenmesinin pek çok sakıncaları görülmüştür. Bu gerçek bütün uygar uluslar ve hükümetler tarafından temel ilke olarak kabul edilmiştir.
Toplumu ilgilendiren işlemlerde yasama ve yürütme yetkisinin T.B.M.M. ‘ye T.B.M.M. hükümetine ait olduğu, dine ilişkin kanundaki yetkinin ise Diyanet İşleri Reisliğine belirtilmektedir.

Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâletinin kaldırılmasıyla da Genel Kurmay Başkanlığı düzeyine getirilmiştir.

Cumhuriyetin laik ve demokratik yönelimi böylece somutluğunu kazanmaktadır.

Hacer Öztürk
Tarih Öğretmeni
CKD Gen. Ynt. Kr. Üyesi

Facebook
Twitter
WhatsApp